Yaşam Tüm Hızıyla Koşuyor

/ Ocak 4, 2022/ Blog Yazıları

İyisiyle kötüsüyle bir yılı daha geride bıraktık. Pandemi ve ona bağlı korkular, eve kapanmalar, sosyal çevreden kopma, hastalıklar, ölümler. Üstüne üstlük bir de son aylarda yaşamaya başladığımız bir ekonomik kriz. Hoş geldin yeni yıl. Umarım iyilikler getirirsin. Ne diyelim? Yaşam tüm hızıyla koşuyor.

Ben kendimi şanslı sayıyorum, sanırım benim yaş grubumdakiler de öyle. Çocukluğumuzda akşam hava karardığında herkes toplanır, yemek yenir, yemekten sonra oturulup konuşulurdu. Aile bireyleri arasında çok şey paylaşılırdı. Günlük yaşananlar, duyulanlar anlatılırdı., Günün politik olayları konuşulur, tartışılırdı. Hiçbir şey olmazsa eski anılar masa üzerine serilirdi.

Fakat birdenbire evlerimize televizyonun, parabol antenlerin, internet bağlantılarının, teknolojik aletlerin girmesiyle bu büyü bozuldu. Bizler maalesef konuşmamaya başladık. Günümüz toplumunda ortadan kaybolan sadece bu kimlik betimleyen sohbetler, sevgiyle anlatılıp ilgiyle dinlenen öyküler değil. Aynı zamanda aile hayatı da yıpranmaya ve tükenmeye başladı.

Yaşam Onlarla Koşuyor: Televizyon, Tablet, Telefon

Çocuklar anne-baba veya büyükanne-büyükbaba ile geçirdikleri zamanın daha fazlasını televizyon, tablet veya telefona bakarak geçiriyorlar. Kuşaklar arası kopukluk çoktan yaşanmaya başladı. Yaşam şartları kimi aileleri göç etmeye zorluyor,. Çekirdek aile bir yerde, onu çevreleyen aile büyükleri başka bir yerde kalıyorlar. Bu da çocukların kültür, kimlik ve ait olma duygularını etkiliyor. Çocuklar ve anne-babalar, büyükanne-büyükbabalar gittikçe daha fazla kendi dünyalarında yaşamaya başlıyorlar.

Çoğu zaman ebeveynler bir televizyon kanalını izlerken, eğer ekonomik imkanları elveriyorsa çocuklar içerde kendi odalarında başka kanalı izliyor oluyorlar. Bu arada büyük anne babalar ülkenin veya dünyanın diğer bir ucunda, belki onlar da bambaşka bir televizyon kanalını izliyorlar.

Okul öncesi yaş grubu çocuklarını gözlemlediğimizde, onların bir medya dünyası ile çevreli olduklarını söyleyebiliriz. Bunun yanısıra onları bu medya dünyasından uzaklaştırabilecek hiçbir imkânımızın olmadığını da maalesef kendimize itiraf etmeliyiz.

Günümüzde dünyamız ve çevremiz dikkat hırsızları ile sarılı. Bunlar sanal âlemde çocuklara o kadar gerçek öyküler yaşatıyorlar ki, kitapların, yazılı metinlerin bunlara karşı savaş vermesi çok ama çok zor.

Zaplamak

Hepimizin her gün kullandığı, neredeyse Türk diline de yerleşen bir kavram haline geldi “Zapping” veya “zaplama”. Yani uzaktan kumanda aletiyle televizyonda hızlı bir şekilde kanaldan kanala geçme eylemi. Bu aynı şekilde çocukların iç dünyasını da yansıtıyor bizlere. Her şeyin yenisini, daha eğlencelisini aramak, sürekli değişikliklerin ardından koşmak. Elinde olanı özümleyip tadını çıkartmadan bir başkasını elde etme çabasına düşmek. Şimdiki anı yaşamadan hep başka zamanlarda yaşamak, devamlı bir şeylerin peşinden koşmak. konsantrasyon eksikliği, hoşnutsuzluk mutsuzluk… Kısaca söylemek gerekirse günümüz Zaplama toplumu uydu televizyonu, bilgisayar endüstrisi ve buna benzer kurumlar tarafından sürekli gürültü ve zihin kirliliğine maruz bırakılarak oyalanıyorlar.

Günümüz yaşamında anne babaların sürekli acelesi var, hiç zamanları yok. Bu hiç zamanı olmayan anne babalar, çocuklarıyla tüketim toplumunun getirdiği kolaylıkları kullanarak sürekli bir pazarlık içindeler. “Eğer bugün Fatma Hanım’la birlikte kalırsan sana hafta sonu hani hep televizyonda izlediğin Power Ranger var ya, onun kılıcını alacağım.” Kuzenim olan annesinin taklidini yapan 3 yaşındaki Nazlı’nın havada elleriyle görünmeyen bilgisayarın tuşlarına dokunup yazı yazarken bir taraftan da yine görünmeyen bilgisayar ekranına yapışıyor. Çevreyle iletişimini kesmesi önce hepimizi güldürüyor. “Maşallah ne zeki bir çocuk, büyüyünce kim bilir ne başarılı olacak”. “Şimdiki çocuklar bir harika, daha doğuştan bilgisayarı falan biliyorlar” nidalarının yükselmesine neden oluyor aile arasında. Ne kadar acıklıdır ki bu manzara bizi hâlâ güldürebiliyor. Hâlâ gerçekleri görmek istemiyoruz, hâlâ anlamak istemiyoruz çocuğun vermek istediği mesajı… Gerçekte onun anne sıcaklığına, sevgiye, yakın ilgiye ihtiyacı olduğunu…

Çocuklarımızın giyim, beslenme gibi temel fiziksel ihtiyaçlarını özenle detaylarına kadar düşünerek gidermeye çalışıyoruz. Onlar için neyin sakıncalı, neyin yararlı olduğunu tespit edip, küçük yaşlardan itibaren ne okuyup ne okumamaları gerektiğini titizlikle araştırıyoruz. Büyük bir başarıyla bulduğumuzu sandıklarımızı Youtube’dan Netflix’den izletiyoruz. Acaba onların ruhsal gereksinimlerini de giderebiliyor muyuz? ….

Ne dersiniz?…

Haydi gelin yaşamın koşusunu az da olsa yavaşlatabilmek için çocuklarımızla birlikte bir kitap okuyalım:

Akram Ghasempour’un “Mutlu Kaplumbağa”başlıklı kitabına buradan ulaşabilirsiniz.

Mutlu Yıllar!

Share this Post