Çocuk ve Savaş

/ Mayıs 9, 2022/ Blog Yazıları

Photo by Tong Su on Unsplash

İki aydan fazla bir süredir Rusya – Ukrayna savaşı dünyanın gündeminde. Haberlerin ve bilgilerin sınır tanımadığı günümüzde, doğal olarak bizler de bu savaşı izlemekteyiz. İstesek de istemesek de tüm medya bu konudaki gelişmeleri büyük küçük hepimize iletiyor. Televizyon ekranlarındaki savaş görüntülerini her yaştan çocuklar da görüyor, aile ve okul ortamlarında bu konuda konuşulanları duyuyor.

Teknolojinin bu denli gelişmemiş olduğu yıllarda yaşanan savaşlar cepheyle sınırlıydı. Ölenlerin çoğu cepheye giden askerlerdi. Oysa 20. Yüzyıldan bu yana savaşta ölenler yalnız cephedekiler değil, bir o kadar da siviller. Günümüzde savaş alanı diye bir şey yok gibi. Geliştirilmiş onca silah dere tepe aşıp tüm yerleşim yerlerini vurabiliyor. Köy, kasaba ve kentlerdeki çoluk çocuk sivil halkın hepsi bu silahların hedefi olabiliyor.

Savaşın olduğu yerde çocuklar, tanık oldukları şiddetin yanı sıra, aile bireylerini yitiriyor, güvenli ortamlarından ve destekten yoksun kalıyor, bulundukları yeri terk etmek zorunda kalabiliyorlar. Her savaşta ölümlerin ve çekilen sıkıntıların, en duyarlı grup olan 5 yaş altı çocukları etkilediği bilinen bir gerçek. Savaşla gelen açlık, yokluk, hastalıklar ve göçler çok sayıda çocuğu fiziksel ve ruhsal olarak sarsıyor. Yaşam boyu etkisinden kurtulamayacakları kalıcı izler bırakıyor.

Savaşın içinde olan çocuklarda durum böyle. Ya savaşın dışında kalan ülkelerdeki çocuklar? Haberlerde savaş konusuyla tanışan çocukların duydukları ve medyada gördükleri onları nasıl etkiliyor?

Savaştan kaçmaya çalışanların görüntüleri arasında zaman zaman çocukları da görüyoruz. Savaşın acımasızlığını vurgulamak isteyen yazılı ve görsel medya, özellikle böylesi kareleri seçerek duygu sömürüsü yaparken, bu görüntülerin izleyen çocuklar üzerindeki etkilerini göz ardı ediyor. Oysa, savaşın dışında kalan ülkelerdeki tüm çocuklar yaşamlarına sızan bu haberlerden fazlasıyla rahatsız oluyor. Savaş ortamındaki çocukları gördüklerinde kendi durumlarını sorguluyorlar: “Savaş buraya da gelir mi?”, “Babam savaşa gider mi?”, “Güvende miyim?”…

Çocuk bunları düşünüp durumunu sorgulamaya başladığında ya yetişkinlere sorular sorar ya da, iç dünyasında yaşadıklarını sözlere dökemediği için, yaşamakta olduğu gerginliği huzursuzluk, öfke patlamaları gibi alışılmadık davranışlarla dışa vurur. İşte bu nedenle, savaş konusu gündeme geldiğinde yetişkinlerin çocukların durumuna  yaklaşımı çok önemlidir.

Yetişkinlerin öncelikli sorumluluğu çocuğa güvende olduğunu hissettirmektir. Bunun için savaşla ilgili sorularını geçiştirmeden doğru yanıtlar vermek kadar onlarla birlikte daha fazla huzurlu zaman geçirmek, konuyu çeşitli etkinliklerin içinde ele alarak (resim yapmak, kitap okumak, drama gibi) gerçekleri abartmadan anlatmak da gerekir.

Bu bağlamda, önceki yazılarımızda ele aldığımız “Bibliyoterapi” konusunu da anımsayalım. Bibliyoterapiye en tipik örneklerden biri, günümüzden otuz yıl kadar önce Bosna Hersek – Hırvatistan savaşında yaşanmıştır. Gönüllü gruplar aracılığıyla savaştan birebir etkilenen çocuklara, korunmak için saklandıkları sığınaklarda, mutlu sonla biten, onları iyi hissettirecek kitaplar okuyarak savaş korkularını gidermeye çalışılmıştır.

Her konu gibi, savaş konusu da çocuğun yaş ve gelişim durumuna göre ele alınmalıdır. Örneğin küçük çocuklara anlatırken onların, birbirlerinin oyuncaklarını paylaşamama yüzünden kavga etmeleri benzetmesi kullanılabilir ve bunun yanlış olduğu vurgulanır. Daha büyük yaşlardaki çocuğa ise kısaca savaşın yıkım,  ölüm ve göç gibi olumsuz yönlerinden söz edilebilir. Önemli olan her iki durumda da umut verici olmaktır. Savaşın çok sürmeyeceği, kendilerini etkilemeyeceği, tarafların anlaşmaları için girişimlerin bulunduğu, herkesin bundan bir ders çıkarabileceği gibi olumlu durumlardan söz etmelidir.

SAVAŞ KONULU ÇOCUK KİTAPLARI

Savaş, günümüzde olduğu gibi geçmişte de görülen, yaşamın bitmez tükenmez  gerçeklerinden biridir. Bu konuyu çocuklara anlatan kitaplar, yalnızca savaş olgusuyla

karşılaşan çocuklara yardım etmek, onların sorularına yanıt vermek için değil, tüm çocukların geçmişle ilgili bilgi edinmesi, üzerinde düşünmesi, konuya duyarlılık kazanması için çocukların kitaplığına eklenmesi gereken eserlerdir. Her ülkenin çocuk edebiyatında var olan savaş konulu kitapların kimi gerçekçi, kimi fantastik, kimi gerçek ve kurgu karışımıdır ve her yaş grubuna uygun olanı vardır.

Örneğin, okul öncesi dönem için hazırlanmış savaş kitaplarına bir örnek olarak “Flon-Flon ve Musette” adlı resimli kitabı gösterebiliriz. Polonya doğumlu yazar Elbieta Gaudasinska’nın eseri olan bu kitapta yakın arkadaş ve komşu olan iki tavşanın yaşamı savaşın başlamasıyla değişir. Aralarına çekilen bir dikenli tel yüzünden görüşüp oynayamaz olurlar. Savaşın ne olduğunu anlamaya çalışan Flon-Flon     zaman zaman kendini bile suçlayacak kadar şaşırmıştır. Bu arada babası da asker olur ve savaşa gider. Ailece zor günler yaşanır.

İlkokul dönemindeki çocuklar için hazırlanmış savaş konulu bir kitap için Fransız yazar Sophie Adriansen’in “Max’in Balıkları” adlı kitabı iyi bir örnektir. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşananlardan bir bölüm anlatan bu kitabın kahramanı Max adında bir Yahudi çocuktur. Gerçeklere dayanarak kurgulanmış olan öykünün sonunda, yazarın esinlendiği gerçek olaylar hakkında kısa bilgiler de verilmektedir.

Daha ileri yaştaki çocuklar ve gençler için savaşı konu alan kitaplardan iki başarılı örnek de John Boyne’un “Çizgili Pijamalı Çocuk” ve Markus Zusak’ın “Kitap Hırsızı” adlı eserleridir. Bunlar gibi, konusu savaş olan ve çocukları savaş olgusu üzerinde düşündürmeyi amaçlayan çok sayıda kitaba kolayca ulaşabilirsiniz

Share this Post