Çocuk Kitaplarında Engelli Karakterler
Türk Çocuk Edebiyatında Engelli Karakterleri Ele Alan Bir Çalışma
Çocuk Edebiyatında Engellilik konumuza bu hafta da devam ederek Türk Çocuk Edebiyatında ‘Engelli Karakterler’in durumunu ele alan bir çalışmanın, Ayfer Gürdal Ünal’ın* “Oğuz Tansel Çocuk Edebiyatı Araştırma Ödülü”nü de kazanmış olan “Türk Çocuk Edebiyatında Engellilerin Temsili (1969 – 2009)” başlıklı yüksek lisans tezinin kısa bir özetini sizinle paylaşacağız.

Geçen hafta 3 Aralık “Uluslararası Engelliler Günü” dolayısıyla, bloğumuzda bu konuyu ele almış, daha önce bu konudaki blog yazımızı da anımsatmıştık.
Engelliliğin Sosyal Olarak Algılanışı
Tezinde engelliliğin sosyal olarak algılanışı üzerinde duran Ünal, çocuk edebiyatının 1969 – 2009 yılları arasında yayınlanan 40 kurgusal kitabı ele almış, yazarların bu kitaplardaki ‘engelli karakterler’e bakış açısı üzerinde durmuştur. Bunların 7 tanesi 3-8 yaş grubu için, kalan 33 tanesi de 8-12 yaş grubu içindir. Karakterlerin çoğu ortopedik engelli, diğerleri görme veya zihinsel engelli, epileptik ve deforme beden ya da yüz yapısına sahip kişilerdir.
‘Engelli Karakterler’in yukarıda belirtilen özelliklerine bakınca ilk görünen, bu kişilerin farklı olduklarıdır. Çocuklara kitaplarda verilen ilk mesaj da budur. Küçük okurlara herkesin kendileri gibi olmadığını, içinde yaşayacakları toplumda farklı kişilerin de bulunduğunu anlatmak, farklılıklara karşı duyarlılık oluşturmaktır.
Bu gerçeğin altını çizdikten sonra küçük okura verilecek mesajlar engellilerin yaşam koşulları, iç dünyaları, toplumda kabul görüp görmedikleri, kendilerinin ve/ya da başkalarının onlar için neler yapabileceği gibi yazarın yaklaşımına kalmış söylemlerdir.
Engelli Karakterler ve Yıllar İçindeki Değişimi
Kemalettin Tuğcu ve Engelli Karakterler
Ünal 2010 yılında tamamladığı tezinde, yazarların kitaplarındaki engelli kahramanlar aracılığıyla çocuklara ne gibi bakış açıları kazandırmak istediğini somut olarak görür, aynı zamanda yazarların çocuk okurlara önerdiği yaklaşımların yıllar içinde nasıl değiştiğine de tanık oluruz. Örneğin, 1969 yılında Kemalettin Tuğcu’nun “Garip” adlı romanında fiziksel engelli doğan çocuğun daha doğar doğmaz aileye kabul edilmeyişi vurgulanır. Böyle bir çocuk sahibi olmak, aileler için üzüntü kaynağıdır. Olay, büyük bir felaket yaşanmış gibi algılanır. Çözüm olarak çocuk, orada bakılmak üzere gözden uzak bir köye gönderilir.
Aynı yazarın sonraki yıllarda yayınlanan “Karanlıkta bir çocuk” ve “Küçük Kambur” adlı kitaplarında da aynı yaklaşımı, engelli bireyin toplumdan uzaklaştırılmasını ya da ev içinde gözlerden uzak tutulmasını görürüz.
Zeynep Cemali ve Engelli Karakterler
2003 yılında Zeynep Cemali’nin “Patenli kız” kitabında işitme engelli Şerare, “Biz engelliler için yaşamı çekilmez kılanlar, çevremizdeki insanlar, hatta en yakınımız olan ailelerimizdir. Engelli olduğumuzu biz kabul etsek bile, onlar kabul etmezler. Öncelikle bizi ‘özürlü’ olarak görenler onlar” sözleriyle bu gerçeği dile getirir.
“En kötüsü engelli çocuğu gizleyen aileler… Sayıları hiç az değil. Neden gizlediklerini bilmiyorum. Belki korumak için, belki de utanıyorlar. Ama bu çok kötü; böyle bir cezayı kimse hak etmez. Aslında kendimizi kanıtlamamız için bize güvenilmesi, sevgi ve ilgiyle davranılması yeterli. Elbette, bir de eğitim görmemiz. Eğitim herkes gibi bizlerin de hakkı. Herkesteki yetenekler bizde de var”.
Bu karşı çıkışıyla Patenli Kız Şerare, ailenin engelli bireyi saklamak yerine ona sahip çıkarak, yaşamı onun için kolaylaştırmaya çalışması gerektiği gibi yeni bir bakış açısı getirir bu konuya. Bundan sonraki yıllarda yazılan kitaplarda bu kahramanların aile içinde kalmak yerine dışarıdaki dünyaya katılmaya başladıklarını görür, çevreyle ilişkilerini izleriz.
Engelli Karakterlerin İç Dünyası
Engellilerin dış dünya ile ilişkileri de sorunsuz değildir. Bulundukları ortamlarda pek çok kişi onlara ayırımcı davranır. Dahası, akran zorbalığı en çok onlara uygulanır. Bu durumda; çocuk kitaplarında onların duygularının, iç dünyasının da okurlara anlatılması yararlı olacaktır ama, ne yazık ki, Ünal’ın saptadığı gibi, bu tür kitapların sayısı çok azdır.
Ünal’a göre bunun iki nedeni vardır: “İlki, yazarların bir engellinin iç dünyasının nasıl olduğu konusunda yeterince deneyimli olmamaları, ikincisi ise engelli bir ben anlatıcı karakter ile engelsiz bir çocuk okurun özdeşim kurmakta güçlük çekebileceği endişesidir….. Nedeni ne olursa olsun, engelli karakterin iç dünyasına ulaşma güçlüğü, onun ‘dışarıdaki’, ‘kenardaki’ olarak konumlanmasına katkı yapan bir durum olmuştur.
Engellinin iç dünyasını bire bir aktaran çocuk kitaplarının sayısı az olsa da bu tür kahramanların yer aldığı çocuk kitaplarının sayısı yıllar içinde artmış ve artmaktadır. Bunun başlıca nedeni, gerçek yaşamdaki engelli sayısının, özellikle de toplum içinde görünenlerin sayısının artmasıdır. Bu noktada bir kez daha vurgulamak gerekir ki yaşamdaki gelişmelerin edebiyata yansıması kaçınılmazdır.
Engelliliğine karşın sporda olsun, başka alanlarda olsun önemli başarılarla adını duyuran kişiler son yıllarda sık sık karşımıza çıkıyor. Buna paralel olarak çocuk kitaplarındaki engelli kahramanlar da içinde bulundukları toplumda kabul görüyor, arkadaş ve yakınlarından destek alarak yaşama daha uyumlu duruma geliyorlar. “Farklı Ama Aynı” (Feridun Oral) ve geçen hafta tanıttığımız “Şuşu, Can ve Dörtteker” (Yıldıray Karakiya) adlı resimli kitaplarda olduğu gibi.
Yıllar önce çocuk edebiyatımıza ilk giren engelli karakterler, Ünal’ın da tezinde belirttiği gibi, zaman geçtikçe pasiften aktife doğru bir değişim göstererek çocuklarımızla buluşuyor, toplumdaki farklılıklara karşı duyarlılık kazandırıyorlar.
* Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi