Ninnilerin Evrensel Dili

/ Ağustos 24, 2020/ Blog Yazıları

Geçen haftaki yazımızda ninnilerin işlevine değinmiş ve ninnilerin çocukların zihinsel ve dil gelişimlerine katkıda bulunduğunu, bilinç altına yerleşirken aramıza yeni katılan bu bireylere içinde yaşayacakları toplumun geleneklerini ilettiğini söylemiştik.

Bu haftaki yazımızda ise ninnileri farklı bir bakış açısında ele alıyoruz.

Ninniler, işlevselliği açısından çocuğun yaşayacağı topluma ait ipuçlarını semboller aracılığıyla çocuklara taşırlar. Dolayısıyla ilk öğrenmelerimizi ninniler aracılığıyla gerçekleştiririz ve bu öğrenme, eğitimin ilk basamaklarından biridir.

Dünyanın bulunan en eski ninnisi, bir elin avucuna sığacak küçüklükte bir tablete çivi yazısı ile kazınmış, MÖ 2000 yıllarından, günümüz Irak’ında yaşamış olan Babillilerden kalma bir yapıttır. Çocuğa uyumayıp ağlayarak çok gürültü çıkarttığını, şeytanı uyandırdığını ve artık susmazsa iblisin onu yiyeceğini söyleyen oldukça korkutucu ve tehditkâr bir ninnidir.

4000  yıldır dünyanın her tarafında çeşitli uygarlıklarca kullanılan ninnilerin, özellikle de tehdit ve korkutma unsuru içerenlerin bir çeşit “eğitim metodu” işlevi üstlenmiş olduğu, ünlü İsviçreli psikiyatrist Carl Gustav Jung’un “ortak bilinçdışı” kavramından yararlanılarak yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır.

Örneğin batı Kenya’da Luo halkı tarafından çoklukla söylenen popüler bir ninnide

"Ağlayan bebeği sırtlanlar yer,"

cümlesi geçmektedir ki, bu da Kenya’nın bir çok yerinde yaşanabilen gerçek bir olgudur.

Ünlü İngiliz ninnisi “Rock-a-bye-Baby” ise ölümcül bir tehlikeyi çağrıştırır:

"Rock-a-bye, bebeğim, ağacın tepesinde,
 Rüzgar estiğinde beşik sallanacak,
 Dal kırıldığında beşik düşecek,
 Bebeğim, beşik ve her şey aşağıya inecek.”

Bizim kültürümüzdeki ninnilerin de bir çoğunda bu olguya rastlanmaktadır.

“Akşam olur güneş batar,
 Periler kapıları açar,
 Uyumayan çocukları,
 Çuvala katar!
 Benim yavrum rüyalara dalar
 Uyu yavrum uyu”
                                       Giresun

Birçok ninnide annenin çocuğundan yakındığı görülür. Bu türden ninnilerde çocuk ya suçların babaya söylenmesiyle ya da anneden yoksun bırakılmakla tehdit edilir.

“Gel babası al bunu,
 Yan cebine koy bunu,
 Yan cebine koymazsan,
 Dervişlere ver bunu!”
                                       Yozgat

Ninniler aracılığıyla çocuğun zihninde anne ve baba görüntüsü çizilmektedir. Aslında aynı görüntü yaşadığı tecrübeler sonucunda annenin bilinçaltında da bulunmaktadır. Anne ninni söylerken o andaki ruh haline göre zihnindeki sembollerden yararlanır.

Korkutma unsuru olarak öcü, umacı, cin, peri, gibi sembollerin yer aldığı ninnilerde çocuklar çoğunlukla hayali varlıklara verilmekle tehdit edilir. Hayali varlıkların her biri birer semboldür. Elbette anne hayatında hiçbir zaman cin, peri, vs ile karşılaşmamıştır ancak bilinçaltında bu şekilde semboller bulunduğu için çocuğa da benzeri sembollerle yaklaşmaktadır.

Kısacası çocukları korkutmak için kullanılan bu hayali varlıkların asıl işlevi ağlayan, söz dinlemeyen, yani yaramaz çocukları eğitmek için ebeveynler tarafından kullanılan yardımcı eğitim metodları olmasıdır.

Bunun sonucunda da zihnimiz sürekli olarak bir sürü sembolün bombardımanına maruz kalır ve bu unsurlar biz fark etmeden bilinçaltımıza kaydedilerek zihinlerde daha sonraki davranışlarda somutlaşacak olan sembolleştirilmiş bilişsel yapılar oluştururlar. Bu yapılar özellikle tedirginlik, sıkıntı, korku anlarında ortaya çıkarak duygu ve davranışlarımızı etkiler.

Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

Share this Post