A R M A Ğ A N
Elif değişik bir çocuktu.
Değişikti, çünkü özel güçleri vardı.
Yani, diğer çocukların yapamadıklarını yapabiliyordu.
Ne mi yapıyordu?
İstediği zaman uzakları, çok uzakları,
Kimsenin göremediği yerleri görebiliyordu.
Bazen ormanları, hayvanları görüyor,
bazen de başka yerleri, başka insanları seyrediyordu.
Bunun için istemesi ve gözlerini uzaklara dikip
dikkatli dikkatli bakması yetiyordu.
İstediği zaman kimsenin duymadığı sesleri de duyuyordu.
Bazen uzaklarda çalan bir davulu, piyanoyu,
Kemanları dinliyor, bazen de insanların, hayvanların
birbirleriyle konuştuklarını duyuyordu.
Bunun için istemesi ve dikkatle dinlemesi yeterliydi.
Uzakları görebildiği,
başkalarının duyamadığı sesleri duyabildiği için
Elif çok mutluydu. Gördüklerini, duyduklarını
Arkadaşlarına anlatmak da çok hoşuna gidiyordu.
Arkadaşlarının bazılarında da böyle özel güçler vardı.
Onlar da gördüklerini, duyduklarını anlatıyor,
böylece hep bir arada hem eğleniyor hem yeni şeyler öğreniyorlardı.
Elif kendi kendine gezip oynarken bile
Uzaklardan öğrendiği, kimsenin bilmediği şarkıları söyleyip
Eğleniyor, hiç ama hiç canı sıkılmıyordu.
Böylece güle oynaya günler geçti,
haftalar geçti, aylar, yıllar geçti.
Zaman geçtikçe Elif büyüyordu.
Sonra bir gün ne oldu biliyor musunuz?
Elif uzakları seyretmek isteyince hiçbir şey göremedi.
Duyulmayan sesleri dinlemek istedi, hiçbir şey duyamadı.
Elif’in özel güçleri yok olmuştu!
Elif bu duruma çok üzüldü. Günlerce canı sıkıldı.
Arkadaşlarını görmek istemiyor, oyuncaklarıyla oynamak yetmiyor,
canının sıkıntısı geçmiyordu.
Görmediği yerleri görmek, uzaklardaki sesleri duymak istiyordu.
Bir gün böyle canı sıkılmış otururken “Elif! Elif!” diye bir ses duydu.
Merakla etrafına bakındı. Kimseyi göremedi.
Bir de başını kaldırınca ne görsün?
Güzel bir peri, bulutların arasından kendisine sesleniyor!
Peri Elif’e, “Neden canın sıkılıyor, biliyorum” dedi.
“Sen artık büyüdün. Bazı küçük çocuklarda bulunan özel güçlerin yok oldu.
Ama ben sana onların yerini tutacak bir armağan vereceğim”.
Böyle diyerek Elif’e bir kitap uzattı. “İşte bir kitap” dedi.
“Kitaplar ne işe yarar biliyor musun”?
“Kitaplar adını duyduğun, belki de duymadığın yerlerde,
geçmiş günlerde, gelecek günlerde;
yeryüzünde, gökyüzünde ve düşler ülkesinde yaşayanları, yitenleri,
olanları, bitenleri anlatır. Bunları anlatırken de eğlendirir,
düşündürür. Bazen üzer, bazen güldürür.
Şimdi Elif’in ne zaman canı sıkılsa eline bir kitap alıyor.
Okudukça, resimlerine baktıkça hem bildiği
hem bilmediği yerlerde neler olduğunu görüyor.
Yeni kişiler tanıyor, her kitapla başka olaylar yaşıyor.
Arkadaşlarıyla beraber olunca onlara
kitaplarda gördüklerini, kitaplardan öğrendiklerini anlatıyor.
Artık Elif’in hiç canı sıkılmıyor.
Serpil Ural