Doğudan ve Batıdan Günümüze İki Kahraman
“Dünya birlikte büyürken mizahla birbirine bağlanır Eulenspiegel ve Nasreddin de buna iyi bir örnek oluşturabilir,” diyor Alman Prof. Dr. Martin Döhlemann “Till Eulenspiegel und Nasreddin Hodscha” başlıklı kitabında.

Yazar: Martin Doehlemann
Çizer: Helmut Günter Lehmann
Lit Verlag, 2013
Döhlemann, batıdan’dan Eulenspiegel’in doğu’dan ise Nasreddin Hoca’nın, başkaldırıcı bir budalalıkla ve alaycı maskaralıklarla bilgeliği ölümsüz bir şekilde canlandırdıklarını söylüyor.
O zamanlar birbirleriyle tanışmamışlardı- ama eğer tanışmış olsalardı neler olabileceğini tahmin etmek hiç de zor değil. Bilge baykuşlar manevi akrabalıklarını fark edip arkadaş olurken, batıdan doğuya tüm otoriteleri sorgulayacak ve yüzyıllar sonra bile insanları güldüreceklerdi.
Türk halk edebiyatının bilge kahramanı, Nasreddin Hoca’yı tanımayanımız yoktur. 13. yüzyılda Konya ilinde Selçuklu sultanlarının emrinde yaşayan Nasreddin, 1208 yılında Sivrihisar’da doğdu, 29 yaşında 1285’e kadar yaşayacağı Akşehir’e taşındı. Fıkraları ve anekdotları nesilden nesle sözlü olarak aktarıldı.
Çoğunlukla hazırcevap bir mizah anlayışı olan bir bilge olarak tanınan Nasreddin Hoca’nın fıkraları, saçma, gülünç ve komik sembollerle ve kelime oyunlarıyla yüklü olmasına karşılık, derin anlamlı ve düşündürücü mesaj içerikleriyle doludur.

Till Eulenspiegel ise 1300 yılında Almanya’nın Elm kentinde doğdu. İsmindeki baykuş anlamına gelen “Eule” sözcüğü bilgeliği temsil etmekte. Kendini beğenmiş burjuvaziyle, batıl inançlı insanlarla, kibirli, yozlaşmış soylular ve seküler ruhban sınıfıyla alay eder.
1350 yılındaki veba salgınıyla yaşamı Mölln’de sona erer.

Orta Çağ’dan başlayarak çağdaş çocuk edebiyatına kadar “Till Eulenspiegel ve Nasreddin Hoca’nın, benzer yönleri ortaya çıkarılmış. Her iki karakterin de zekice gözlemleri, din, ahlak ve sosyal değerlere yönelik doğrudan eleştirileri birleştirilmiş.
İki kahramanın da çocuk ve gençlik edebiyatına girmeleri birkaç yüzyıl sürmüş. İkisi de her dönem yeniden keşfedilmiş ve yeniden yorumlanmış. Eğer bazı hikayeler mevcut değerlere uymuyorsa arka plana itilmiş, diğerleri özellikle genç okuyucular için süslenerek somut siyasi ve dini konuların ele alındığı orijinal geleneklerden uzaklaşmış. Farklı ülkelerden ve kültürlerden gelen 700 yıldan daha eski fıkralara hala gülebilmemiz kahkahaların ortam ve zaman ile sınırlanmadığının bir kanıtıdır. Bu fıkraların kahramanları, en azından kendileri için mizah yoluyla özgürce düşünmenin ve kendilerini ifade etmenin bir yolunu buldukları için hala tanınıp seviliyorlar.
Bol kahkahalı bir hafta geçirmeniz dileğiyle…