Kurban Ve Çocuk
Bir kez daha Kurban Bayramı’na erdik ve âdet olduğu üzere koyun, keçi, sığır vb hayvanları kestik. Kimi ailelerde çocuklar da izledi bu kesimleri. Hatta kimi çocuklar Bayramdan önce alınan kurbanlıkların beslenmesine el verdiler, onlarla tanış oldular, aralarında bir bağ kuruldu. Sonrasında, bir azcık da olsa yakınlaştıkları bu canlının yok oluşunu, etlerinin sofralarda yer aldığını gördüler.
Tanık oldukları bu sürecin çocukların iç dünyasında nelere yol açtığını hiç düşündünüz mü?
Sorumuzun yanıtı, öncelikle söz konusu çocuğun yaş ve gelişim sürecine bağlı olarak çok değişkendir. Okul öncesi yaşlardaki çocuklarda acıma ve şaşkınlık, 7 yaş ve üstü çocuklarda sorgulama ve genelleştirme, 11 yaş ve üstünde din kavramını algılamaya çalışma gibi yaklaşımlar görülürken, her yaş çocuğu için ortak duygunun korku olduğunu söyleyebiliriz. Var olan bir canlının yok olabilme olasılığının verdiği korku.
Genel olarak “Korku” her çocuğun ilk tanıdığı duygulardan biridir. Anneden ayrılmanın korkusu, aç kalma korkusu, anlam veremediği seslerden duyduğu korku derken gelişim süresince kendini tehdit altında hissettiği her an değişik korkularla tanışır: Yabancı kişilerden, dev ya da, canavar gibi masal kahramanlarından, karanlıktan, böceklerden, okula gideceği ilk günden, yeni arkadaşlardan, akran zorbalığından ve daha birçok şeyden korkar. Tanık olduğu ilk Kurban Bayramı da yeni bir deneyimin yanı sıra adlandıramadığı yeni bir kokuyu, bir kaygıyı ekler duygularına.
Çok küçük çocuklar için evcil kedi köpekler gibi dost olabileceği bir hayvandır bahçelerine getirilen kurbanlık koyun. Kesim günü bu olası dost yok olur. Değişip aş olur. Henüz kavrayamayacağı bir olaydır bu. Şaşkınlık ve üzüntü yaşar çocuk. Biraz daha büyük yaşlarda sorgular, anlamaya çalışır. Anlaması zordan öte, imkânsızdır çünkü gelişim düzeyi henüz yalnızca somut kavramları anlamaya uygundur. Bu olayın kökenindeki din ve gelenek kavramlarını ise ancak 11 – 12 yaşından sonra algılayabilecektir. Tam olarak anlamlandıramadığı her durum çocukta travma yaratır.
Küçük çocuk bir de kurban kesimine tanık olmuşsa daha büyük bir travma yaşayacaktır. Bir canlının kesilmesi, kanların akması ve o canlının yok olması kolay unutabileceği bir deneyim değildir. Belki ileride, herhangi bir sıradan sebeple orası burası her kanadığında anımsayacaktır o Bayram gününü. Küçük bir kanama olayını abartmasını da başkaları hiç anlayamayacaktır. Bu ve benzeri başka aşırı huzursuz olma halleri, teselli etmenin bir işe yaramayacağı, sorunun kökenini bulmak için başka yöntemlerin kullanılması gereken durumlardır.
Her şeyden önemlisi, bir canlının yok oluşunu izleyen çocuğun, adını koyamasa da, ölüm kavramı ve ölüm korkusuyla tanışmış olmasıdır. Bu olaydan sonra annesinin ve başka yakınlarının da yok olabileceğinden korkar. Kaygı durumunun yoğunluk derecesi ve dışa vurumu çocuktan çocuğa değişir.
Çocuk edindiği bu yeni korkuyu pek çok şeye yansıtabilir: Durup dururken hırçınlaşabilir. Karanlık, gök gürültüsü, yalnız kalmak gibi daha önce korkmadığı bazı şeylerden korkmaya başlayabilir. Kurban kesiminden sonra et yemek istemeyen küçük çocuklar görüldüğü gibi, tavuk ve-ya da balık yemeğini her gördüğünde ağlamaya başlayan ve yemek yemeyi reddeden çocuklar da rastlanan travma örneklerindendir.
Kurban kesimi çocuklu ailelerin önemseyerek üzerinde durması gereken hassas bir konudur. Okul öncesi yaşlardaki küçük çocuklar kesimden önce kurbanlık hayvanla bir araya getirilmemeli ve özelikle kesim sırasında bu olaya tanık olmamalıdır. Okul dönemi ve daha ileri yaştaki çocukların bu konuda soracağı soruları da sabırla karşılayıp anlayabilecekleri açıklamalarla yanıtlamak en uygun yaklaşımdır.