Kızlara Pembe, Oğlanlara Mavi…
Sevgili Pire ile Deve okurları,
Yaklaşık bir aylık suskunluktan sonra blog yazılarımızı, kitap tanıtımlarımızı ve etkinliklerimizi sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz. Çeşitli yolculuklar, kimi sağlık sorunları derken bir ay sessizce geçiverdi. Tüm bu engellere rağmen, biz yazılarımızı sizlerle paylaşmak için hâlâ buralardayız.
Bu haftaki konumuz çocuk kitaplarındaki cinsiyet ayrımcılığı ile ilgili.
İsterseniz gelin önce toplumsal cinsiyet kavramının ne olduğuna bir bakalım. Toplumsal cinsiyet kavramının tanımında biyolojik farklılıklar değil, kadın ve erkek olarak toplumun kişiyi nasıl gördüğü, nasıl algıladığı, nasıl düşündüğü ve nasıl davranmasını beklediği ile ilgili değerler, yargılar ve roller bulunur.
İnsanlar doğduklarında herhangi bir korkuları ya da yargıları olmaz, bunlar onlara etraflarındaki yetişkinler, kitaplar, vs. tarafından yavaş yavaş öğretilir. Örneğin, kitap kahramanlarıyla özdeşim kuran çocuklar, çocuk kitaplarında yansıtılan kadın ve erkek rollerini kendisine model alır. Bu sebeple; kız ve erkek çocuklarının, kitaplarda gördükleri kadın ve erkek rolü sosyal yaşamlarının biçimlenmesinde, cinsel kimlik gelişimlerinde ve toplumsal cinsiyet kimliklerinin algılanmasında önemli rol oynar. (Gönen, 1998)
Çocuk kitaplarındaki erkek karakterlerin sürekli olarak başarılı, zeki, çalışkan, güçlü, etkin, cesur, baskın, kendinden emin, hırslı, mantıklı olarak gösterilmesi; kadın karakterlerin edilgen, bağımlı, duygusal, alçak gönüllü, anlayışlı, güçsüz, utangaç, durumundan memnun, hassas, fiziksel görünüm olarak çekici ve cinsel nesne olarak gösterilmesi, çocuk okurun, kadın ve erkek cinsiyetine yönelik algısını biçimlendirir. Çocuk kitaplarında yer alan kadın kahramanların sürekli mutfakta yemek yaparken ya da iş yaparken gösterilmesi, çocuk okura, kadın ve erkeğin toplumsal rollerinin bu biçimde olduğunu düşündürebilir. Bu nedenle, çocuk kitapları, çocuğa toplumsal rollerini anlatırken kadın ve erkeğe eşit bir anlayışla yaklaşmalıdır. Bu kadar hassas bir konunun her çocuk kitabından dikkate alındığını söyleyebilmek ise mümkün değildir. Bu noktada, çocuklar için kitap seçimini üstlenmiş olan yetişkinlere, önemli bir görev düşmektedir.
Sosyal öğrenme kuramına göre, bir çocuğun toplumsal cinsiyet rollerini öğrenmesi, toplumsal cinsiyet ayrımının renklere verilen sembollerini eşyalarında görmesiyle başlar.
Kız çocuğu için pembe ve erkek çocuğu için mavi…
Sonrasında hemcinslerinin davranışlarını izleyip, bunları içselleştirip özümsemesiyle devam eder. Toplumsal cinsiyet rollerinin tam olarak kazanılması ise toplumda var olan cinsiyet kalıplarına uygun davranışlar sergilemesi için çocuğun aile ve çevresi tarafından yönlendirmesiyle mümkün olmaktadır.
Çocuk edebiyatı ürünleri; çocukları hayata hazırlama, onlara örnek olma ve deneyim kazandırma açısından önemli bir işleve sahiptir. Çocuk hangi yaş grubunda olursa olsun, okuduğu öykülerin kahramanlarıyla özdeşleşir ve bu karakterlerden kendisine bir model yaratır. Çocukların günlük hayatta yaşadıkları problemlerin çözümü için gerekli beceriyi kazanmalarında hayalî karakterlerin önemli bir payı vardır. Çocuklar zihinlerinde oluşan sorulara kitaplardaki bu karakterler aracılığıyla yanıt ararlar.
Toplumumuzda yerleşmiş bazı düşünceler, “kadın çalışmaz, evde çocuk bakar, erkek çalışıp ailesine bakmak zorundadır, bu kadın işi, bu erkek işi” anlayışları yıkılmalı. Meslek kitaplarında itfaiyeciler ve polislerin hep erkek olması, ya da masallarda prenseslerin prensler tarafından kurtarılmayı beklemesi ortadan kaldırılmalı, kitapların kadın ve erkeğin eşit olduğu unutulmadan yazılması, herhangi bir aşağılama ve yargı belirtmeden kurgulanması gerekir.
Ne yazık ki, öğretmen kadın – mühendis erkek gibi mesleklendirme, çalışan baba – yemek yapan anne görev paylaşımı, zor durumdaki kız – kurtaran oğlan çocuğu, hata yapan kız – akıllı oğlan, evlenmiş ve mutlu olmuş gibi birçok basmakalıp yargı çocuk kitaplarında yerini almaya devam ediyor.
Çocuk kitaplarındaki cinsiyetçilik bununla da sınırlı değil elbette. Bazen çeviri bazen de Türkçe yazılmış kitaplarda cinsiyetçi bir dil karşımıza çıkıyor. Bilim adamı, adam ol, erkek gibi, iş adamı, ev kadını gibi birçok cinsiyetçi kalıp yazarlardan çıkıp, editörlerden geçiyor ve çocuk kitaplarında yer buluyor. Bu bakımdan çocuk kitabı editörlüğü yapan kişilerin cinsiyetçi dile karşı uyanık olması oldukça önemli.
Sağlıklı ve huzurlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle…