Sevdiğimiz Masallarımıza Değişik Bir Açıdan Bakalım

Hepimizin çocukken yüzlerce kez anlattırdığımız, okutturduğumuz, daha sonraları kendi kendimize okuduğumuz sevdiğimiz masallar vardı. Ancak bunların bazılarını diğerlerinden daha çok severdik, bir kısmını ise duymak bile istemezdik.
İsterseniz, gelin bugün sevgili masallarımızı birlikte daha değişik bir açıdan inceleyelim.
Masalların Önemi
Avusturya kökenli çocuk psikoloğu ve psikoanalist Bruno Bettelheim’a göre, masalların önemi büyük. Ona göre öyküler, ister peri masalı ya da efsane olsun, her zaman kim olduğumuzu anlamamıza yardımcıdır. Var olmamızın içyüzünü bulabilmenin ana temelini oluşturur. Hayatı keşfetmekte olan, çocuklar için eğlenceden öte bir önem taşır. Şöyle der Bruno Bettelheim;
“En büyük gereksinimimiz ve en zorlu kazanımımız, yaşantımızda anlam bulabilmektir.”
Yüzyıllardır anlatılan harika öykülerin, peri masallarının, efsanelerin, destanların bizim bu anlam bulma gereksinimimize cevap verdikleri için yaşamsal önem taşıdığını söyler Bettelheim. Bunlar kendi sorunlarımızı tanımlayabileceğimiz ve içindeki korkunç çatışmalara rağmen bir çeşit umut bulabildiğimiz öykülerdir. Peri masalları gerçek değildir, ancak kahramanları, kötü karakterleri, canavarlarıyla içindeki çözülmesi gereken sorunlar gerçektir. Bunlar bir çocuğun yaşamındaki temel duyguları temsil eder. Her çocuk Hansel ve Gretel’de olduğu gibi anne babasının kendisini bırakacağı korkusunu yaşar. Bir Külkedisi gibi olmanın nasıl bir duygu olduğunu da bilir, çünkü tüm çocukların önemsenmediklerini hissettikleri zamanlar vardır.
Masalların çocukların başka bir yöntemle ele alamayacakları yeni ve rahatsız edici duyguları anlamalarına yardımcı olduğuna inanır Bettelheim. Ünlü bir psikiyatrist olan ve psikanalizin kurucu babası Sigmund Freud’un öğretilerini kendisine dayanak almıştır.
Bettelheim’a göre masallar çocukların ölüm, acı gibi soyut ve karmaşık fikirleri anlamalarında yol göstericidir. Onların sorunlarına çözümler sunar, çocuklarla çocukların anlayabileceği bir dilde konuşur.
Masal karakterleri ve olayları bir çocuğun iç çatışmalarını kişiselleştirir. Bu çatışmaların bilinçaltında nasıl çözülebileceğini çocuğa anlaşılabilir bir şekilde gösterir.
Masallar ve Örnekler
Hepimizin bildiği “Hansel ve Gretel” masalı çocuğun anne babadan kopma veya ayrılma kaygısı üzerine odaklanır. Çocuk belli bir yaşa gelip de özerkliği keşfetmesi gerektiğinde ayrılık korkusunu aşmasına yardımcı olur.
Günümüzde klasik masalların şiddet içerdiği görüşü çok yaygın fakat burada çocuk için korkutucu olan kötü kalpli cadının canlı olarak alevler içinde yanmasından çok, aynı Hansel gibi günün birinde kendi başına yola çıkacağı düşüncesidir.
“Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” masalında ise, anne kız ilişkilerindeki narsizm irdelenmekte. Küçükken kendisinin bir uzantısı olarak gördüğü kızını büyüdüğünde kendisine bir tehdit olarak gören narsist annenin ondan kurtulma çabaları gösterilirken, aynı zamanda kişiliğinde narsist ögeler bulunan küçük kızın neredeyse hayatına malolacak olaylarla, örneğin, saçına taktığı tarak gibi, bu huyundan vazgeçmeyi öğrenmesi gerektiği vurgulanıyor.
Masallardaki üvey anneler çocuğun gerçek annesinin kötü yanını temsil etmektedir. Çocuklar annelerini sevgi dolu olana ve azarlayan kişiye (üvey anne) bölebilirler. Üvey anne annenin olumsuz yanını temsil eder.
Acaba sevdiğimiz çocukluk masallarımızı bir kez de bu görüş açısıyla okumamızda fayda olabilir mi? İyi okumalar…
Daha fazla okumak için: